DALAKÇI GENÇLİK TÖRÖRİST

23.04.11

Yazan.............. Günel Erdem

Anasayfa
Yukarı
ANKARA
Otobüs
Avrupa I
Avrupa II
Avrupa III
TÖRÖRİST
İlk An İlk Analiz
10 Kasım

 

 

                               TÖRÖRİST

Yaşımın küçük olduğunu bildiğim bir zaman diliminde köydeyim. Çağ atlıyoruz, evin damı çatı oluyor. Öyle zevkli ki, yani her sene yaşadıklarımızdan daha farklı ve Ankara’ ya döndüğümde anlatılacak daha çok sey olacak.

Getiri ve götürüleri olacak damın gitmesinin. Artık damdan dama atlayamayacağız mesela. Dam varkende atlayamıyorduk aralarda asılı kalıyorduk ama en azından deneme şansımız vardı. Biz yukarıda zıpladıkça aşşağıdakiler ‘ zım zım’ sesinden rahatsız olamayacaklardı.   ‘ Dama çıkma’ diye bir cümle kuramayacaktık, çatı diyecektik (söylemesi bile kibar). Artık yağmur yağdığında gece bakır kaplara vuran yağmur damlalarının sesini dinlemeyecektik.

Biz o yaza damgasını vuracak olayı, damın gitmesi olarak düşünürken köyde ‘ törörist’ çalkalanması oldu. Köye törörist gelmiş.

Anneannem korktuğuna göre bu törörist korkulacak bir şey çünkü anneannem belli başlı şeylerden korkar; birincisi kedi yavrusu ki görünce bazı kasları gevşeyerek  abdesti bozacak kadar korkar. İkincisi Ramazan (  köyde deli Ramazan olarak bilinir) Üçüncüsü Taksiciler, anneannem bütün taksicileri potansiyel tecavüzcü olarak görür. Bu araya taksiciler ile ilgili bir hikayemizi de eklemek istiyorum.

        Köyden Ankara’ ya anneannem ve ben dönecektik. Haydar dayım Kırşehir’ de bizi otobüse bindirdi ve ‘Keçiören köprüsüne gelince ineceksiniz sakın unutmayın’ dedi. Ankara’ ya kadar karşımıza çıkan bir iki üst geçitte anneannemi zorzekat henüz gelmediğimize ikna edip, Keçiören köprüsüne vardık. Otobüsten indiğimizde yükümüz ağır olduğu için eve kadar Taksi tutmaya karar verdik. Zaten köprünün hemen altında taksi durağı mevcuttu. Bizim taksi aradığımızı fark eden genç bir taksicinin bize doğru geldiğini fark eden anneannem, bana sessizce ‘ bunun taksisine binmeyeceğiz tamam mı?’ dedi. Anneannemin huyunu bildiğim için ben sesimi çıkarmadım. ‘ yaşlı bir taksici seçeceğiz’ Sanki karpuz seçiyor. Taksici genç, kibarca nereye gideceğimizi sordu. Anneannem hiç çekinmeden ve bir o kadar da sert ‘ Senin taksine binmeyeceğiz başkasını yolla’ dedi. Ben o sırada anneannemi tanımıyormuş gibi başka tarafa baktım. Taksici şaşırdı ama söyleyecek birşey bulamadığı için şaşkın adımlarla yanımızdan ayrıldı. Anneanneme göre genç taksiciler ihtiyar taksicilere göre daha tecavüzcü olabilirlerdi. Sırada bekleyen diğer taksici tam anneannemin istediği gibi yaşlıydı hatta şans bu ya ak sakallı idi. Yanımıza gelip nereye gideceğimizi sordu. Fakat kötü kader burada da yakamızı bırakmadı çünkü yaş standartı tutan taksici Kuşcağız’ ın nerede olduğunu bilmiyordu. Gidip Kuşcağız’ ın nerede olduğunu bilen başka bir taksici yolladı ki o da ilk gelen genç taksici idi. Anneannem köprüaltında daha fazla beklememek için istemeye istemeye bu taksiciye razı oldu. Arabaların önlerine oturmayı seven ben, yolu tarif etme bahanesi ile ön kapıya doğru yönlendim fakat anneannemin baston işareti ile yavaşca arka koltuğa geçtim. İncirli’ de yol inşaatı olduğu için taksici başka bir yolu seçmek zorunda kaldı ve hayatının hatasını yaptı anneannem meşhur bastonunu taksicinin kafasında bir o yana bir bu yana sallayarak. ‘ baa bak baa, bizi buraların acemisi mi zannettin la! Nereye götürüyon bizi?’ yolun inşatta olduğunu gördüğüm için anneannemi uyarayım dedim ama bu seferde bastonu bana uzatarak ‘ sen süs!’ diye tehdit etti. Taksici sakin ve son derece nazik bir şekilde yolun tamiratta olduğunu bu yüzden yolu değiştirdiğini, eski yolla  büyük bir fark olmadığını anlatmaya çalıştı ama taksici bu, tecavüzcü olabilir ya anneannem dinlemiyor.

        Herşeye rağmen eve vardığımızda taksici kibarlığını bozmadan bagajları indirmemize yardım etti ve ekledi ‘ teyzeciğim sen olmasaydın biz buraya zor gelirdik’ anneannem gurula cevap verdi ‘biliyom’

        Kedi yavrularından, Ramazan’dan vede taksicilerden sonra ilk defa Töröristlerden korktuğunu gördüm anneannemin. O zamanlar köyün muhtarı Omar  amca ( Ömer Köksal) olduğundan anneannem törörist kelimesini duyar duymaz soluğu Omar amcanın karısı Emine yengenin evinde aldı. O içerde Emine yenge ile konuşurken, Rukiye ile ben ayrıntıları Omar amcanın oğlu Murat’tan alıyorduk. Murat heyecanla anlatıyordu biz O’ndan daha heyecanlı dinliyorduk. ‘İki kişilermiş’ Kişilermiş dediğine göre törörist insanmış insanda nasıl bir insan, bir insandan bu kadar korkulur mu? Bizim merkımızı gören Murat olayı en ince ayrıntısına kadar anlattı. Bilmem kimin bahçesine girmişler sebze çalmışlar ( demek ki hem fakir hemde hırsızmış bunlar) Sonra ikisi arka arkaya bahçeden çıkmışlar, arka arkaya çıktıklarını bahçedeki ayak izlerinden anlamışlar. Biri ayaklarının uclarına basarak yürümüş ( gürültü yapmamak için herhalde) Biz ayrıntıları dinlerken anneannem bembeyaz bir yüzle dışarı çıktı. Köyde törörist olduğu doğruydu. O hızla eve doğru ilerlerken bizde O’nun arkasından gidiyorduk. Hava kararmaya başladığında anneannemin korkusu büsbütün çoğalmıştı. Haydar dayım Çiflikte çalıştığı için hafta sonları eve geliyordu. Yani hafta içi başımızda bir erkek yoktu, bizi koruyacak erkek olmadığı için daha çok korkmamız gerekiyordu. Acaba törörist erkek miydi kadın mıydı?

        Köyde gece olunca Anneannem, anneannemin annesi Abam, Kader teyzem, Toso,Rukiye,Ulaş ve ben salonda hep beraber Hüsne yengem ise kendi odasında yatıyordu. Hüsne yengem dışında hepimiz töröristten korkuyorduk. Anneannem saatlerce Hüsne yengeme bizimle beraber yatması için yalvardı. Yengem bizim horultumuzdan uyuyamıyacağını iddia ederek bizimle yatmayı reddetti ( ben o zamanlar gece başka sesler duyuyordum ama kimsenin horladığını hatırlamıyorum) anneannem yalvardıkça yengem inat ediyordu. Anneannemin yalvarmalarına dayanamayan Abam çıkıştı ‘ ne korkuyon Döne ben varım ya!’ ( Abam o zamanlar yaşlılıktan dolayı görme yeteneğini yitirmişti)

        Anneannem baktı yengemi ikna edemeyecek hepimizi güvenliğe almak için çalışmalara başladı. İlk önce bütün camları sıkı sıkı kapattık. Daha sonra evin dış kapısının sürgüsünü kapatmak istedik ama yıllardır kullanılmayan sürgü dura dura pas tutmuş yerinden oynamıyordu. Çekiçle keserle olan uğraşılarımız cevap vermedi. O zaman anneannemin aklına parlak bir fikir geldi. Çatı yapımında kullanılan uzun ve en kalın sırıklardan birini hep beraber içeri taşıdık. Dış kapının hemen karşısında mutfak kapısı vardı sırığı bu iki kapının arasına sıkıştırdık evin içinde koskaca sırık yere paralel bir şekilde duruyordu. Artık ne acıkıp mutfağa girebilirdik nede sıkışıp tuvalete gidebilirdik değil törörist feriştah gelse bizim evin kapısını açamazdı. Hepimiz tam yatmaya hazırlanıyorduk ki dışkapının hemen yanındaki küçük pencere anneannemin dikkatini çekti. Pencere elle itilerek açılıp kapanıyordu ne kilidi ne de kulbu vardı. Biz artık bu uğraşılardan bıkmıştık ama anneannem töröristlerin bu küçücük pencereden girebileceklerini düşünüyordu, o pencereden hiç kimsenin geçemeyeceği teorisini çürütmek için evdeki en sıska kişi olan Toso’ ya pencereden geçmesini söyledi en ince Afrikalı’yı aratmayacak olan Toso pencereden bir yılan kıvraklığı ile geçebilmenin başarısını yaşarken anneannem töröristin girebileceği bu yoluda kilitleme çabasına düşmüştü. Pencerenin çerçevesine bir çivi çakıp yamultacak bununla pencerenin açılmasını önleyecekti. Üçüncü çekiç darbesinin sarsıntısına dayanamayan  küçük pencerenin camı, kendisinden beklenmeyen bir gürültü ile parçalara ayrıldı. Çivi çakmanın konsantiresinden pencere şangırtısı ile sıyrılan anneannem aynı zamanda derin bir şoka girerek Hüsne yengeme bizimle yatması için daha çok yalvarmaya başlamıştı.

        Hüsne yengem tabiki bizimle yatmadı, anneannemde yatmadı yani bizimle beraberdi ama, zavallı korkudan yatamamıştı oysa ben hayatımda bir kere bile törörist görmediğimden ne kadar korksamda o küçük pencereden töröristin gelmesini ne çok istemiştim.

        Ertesigün köye gelenlerin törörist değil iki tane asker kaçağı olduğunu öğrendik.

 

        O zamanlar bir teröristin köye gelme ihtimalinden ürkmüştük. Şimdi ise her an heryerden çıkabilme olasılığı ile yaşamaktayız.

        Amerika’da kulelerin tepesine binme, İstanbul’da konsoloslukların kapısında bitme, Rusya’ da küçücük çocukların önce okullarına sonrada kabuslarına girme gibi olayları var.

        Herşey benim hikayemdeki kadar küçük ve zararsız olabilseydi.

Küçük ve zararsız.

Anasayfa | ANKARA | Otobüs | Avrupa I | Avrupa II | Avrupa III | TÖRÖRİST | İlk An İlk Analiz | 10 Kasım

Yenilik: 22.04.11