TÖRÖRİST
Yaşımın küçük olduğunu bildiğim bir zaman diliminde köydeyim. Çağ atlıyoruz,
evin damı çatı oluyor. Öyle zevkli ki, yani her sene yaşadıklarımızdan daha
farklı ve Ankara’ ya döndüğümde anlatılacak daha çok sey olacak.
Getiri
ve götürüleri olacak damın gitmesinin. Artık damdan dama atlayamayacağız
mesela. Dam varkende atlayamıyorduk aralarda asılı kalıyorduk ama en azından
deneme şansımız vardı. Biz yukarıda zıpladıkça aşşağıdakiler ‘ zım zım’
sesinden rahatsız olamayacaklardı. ‘ Dama çıkma’ diye bir cümle
kuramayacaktık, çatı diyecektik (söylemesi bile kibar). Artık yağmur
yağdığında gece bakır kaplara vuran yağmur damlalarının sesini
dinlemeyecektik.
Biz o
yaza damgasını vuracak olayı, damın gitmesi olarak düşünürken köyde ‘
törörist’ çalkalanması oldu. Köye törörist gelmiş.
Anneannem korktuğuna göre bu törörist korkulacak bir şey çünkü anneannem
belli başlı şeylerden korkar; birincisi kedi yavrusu ki görünce bazı kasları
gevşeyerek abdesti bozacak kadar korkar. İkincisi Ramazan ( köyde deli
Ramazan olarak bilinir) Üçüncüsü Taksiciler, anneannem bütün taksicileri
potansiyel tecavüzcü olarak görür. Bu araya taksiciler ile ilgili bir
hikayemizi de eklemek istiyorum.
Köyden Ankara’ ya anneannem ve ben dönecektik. Haydar dayım
Kırşehir’ de bizi otobüse bindirdi ve ‘Keçiören köprüsüne gelince
ineceksiniz sakın unutmayın’ dedi. Ankara’ ya kadar karşımıza çıkan bir iki
üst geçitte anneannemi zorzekat henüz gelmediğimize ikna edip, Keçiören
köprüsüne vardık. Otobüsten indiğimizde yükümüz ağır olduğu için eve kadar
Taksi tutmaya karar verdik. Zaten köprünün hemen altında taksi durağı
mevcuttu. Bizim taksi aradığımızı fark eden genç bir taksicinin bize doğru
geldiğini fark eden anneannem, bana sessizce ‘ bunun taksisine binmeyeceğiz
tamam mı?’ dedi. Anneannemin huyunu bildiğim için ben sesimi çıkarmadım. ‘
yaşlı bir taksici seçeceğiz’ Sanki karpuz seçiyor. Taksici genç, kibarca
nereye gideceğimizi sordu. Anneannem hiç çekinmeden ve bir o kadar da sert ‘
Senin taksine binmeyeceğiz başkasını yolla’ dedi. Ben o sırada anneannemi
tanımıyormuş gibi başka tarafa baktım. Taksici şaşırdı ama söyleyecek birşey
bulamadığı için şaşkın adımlarla yanımızdan ayrıldı. Anneanneme göre genç
taksiciler ihtiyar taksicilere göre daha tecavüzcü olabilirlerdi. Sırada
bekleyen diğer taksici tam anneannemin istediği gibi yaşlıydı hatta şans bu
ya ak sakallı idi. Yanımıza gelip nereye gideceğimizi sordu. Fakat kötü
kader burada da yakamızı bırakmadı çünkü yaş standartı tutan taksici
Kuşcağız’ ın nerede olduğunu bilmiyordu. Gidip Kuşcağız’ ın nerede olduğunu
bilen başka bir taksici yolladı ki o da ilk gelen genç taksici idi.
Anneannem köprüaltında daha fazla beklememek için istemeye istemeye bu
taksiciye razı oldu. Arabaların önlerine oturmayı seven ben, yolu tarif etme
bahanesi ile ön kapıya doğru yönlendim fakat anneannemin baston işareti ile
yavaşca arka koltuğa geçtim. İncirli’ de yol inşaatı olduğu için taksici
başka bir yolu seçmek zorunda kaldı ve hayatının hatasını yaptı anneannem
meşhur bastonunu taksicinin kafasında bir o yana bir bu yana sallayarak. ‘
baa bak baa, bizi buraların acemisi mi zannettin la! Nereye götürüyon bizi?’
yolun inşatta olduğunu gördüğüm için anneannemi uyarayım dedim ama bu
seferde bastonu bana uzatarak ‘ sen süs!’ diye tehdit etti. Taksici sakin ve
son derece nazik bir şekilde yolun tamiratta olduğunu bu yüzden yolu
değiştirdiğini, eski yolla büyük bir fark olmadığını anlatmaya çalıştı ama
taksici bu, tecavüzcü olabilir ya anneannem dinlemiyor.
Herşeye rağmen eve vardığımızda taksici kibarlığını bozmadan
bagajları indirmemize yardım etti ve ekledi ‘ teyzeciğim sen olmasaydın biz
buraya zor gelirdik’ anneannem gurula cevap verdi ‘biliyom’
Kedi yavrularından, Ramazan’dan vede taksicilerden sonra ilk defa
Töröristlerden korktuğunu gördüm anneannemin. O zamanlar köyün muhtarı Omar
amca ( Ömer Köksal) olduğundan anneannem törörist kelimesini duyar duymaz
soluğu Omar amcanın karısı Emine yengenin evinde aldı. O içerde Emine yenge
ile konuşurken, Rukiye ile ben ayrıntıları Omar amcanın oğlu Murat’tan
alıyorduk. Murat heyecanla anlatıyordu biz O’ndan daha heyecanlı
dinliyorduk. ‘İki kişilermiş’ Kişilermiş dediğine göre törörist insanmış
insanda nasıl bir insan, bir insandan bu kadar korkulur mu? Bizim merkımızı
gören Murat olayı en ince ayrıntısına kadar anlattı. Bilmem kimin bahçesine
girmişler sebze çalmışlar ( demek ki hem fakir hemde hırsızmış bunlar) Sonra
ikisi arka arkaya bahçeden çıkmışlar, arka arkaya çıktıklarını bahçedeki
ayak izlerinden anlamışlar. Biri ayaklarının uclarına basarak yürümüş (
gürültü yapmamak için herhalde) Biz ayrıntıları dinlerken anneannem bembeyaz
bir yüzle dışarı çıktı. Köyde törörist olduğu doğruydu. O hızla eve doğru
ilerlerken bizde O’nun arkasından gidiyorduk. Hava kararmaya başladığında
anneannemin korkusu büsbütün çoğalmıştı. Haydar dayım Çiflikte çalıştığı
için hafta sonları eve geliyordu. Yani hafta içi başımızda bir erkek yoktu,
bizi koruyacak erkek olmadığı için daha çok korkmamız gerekiyordu. Acaba
törörist erkek miydi kadın mıydı?
Köyde gece olunca Anneannem, anneannemin annesi Abam, Kader teyzem,
Toso,Rukiye,Ulaş ve ben salonda hep beraber Hüsne yengem ise kendi odasında
yatıyordu. Hüsne yengem dışında hepimiz töröristten korkuyorduk. Anneannem
saatlerce Hüsne yengeme bizimle beraber yatması için yalvardı. Yengem bizim
horultumuzdan uyuyamıyacağını iddia ederek bizimle yatmayı reddetti ( ben o
zamanlar gece başka sesler duyuyordum ama kimsenin horladığını
hatırlamıyorum) anneannem yalvardıkça yengem inat ediyordu. Anneannemin
yalvarmalarına dayanamayan Abam çıkıştı ‘ ne korkuyon Döne ben varım ya!’ (
Abam o zamanlar yaşlılıktan dolayı görme yeteneğini yitirmişti)
Anneannem baktı yengemi ikna edemeyecek hepimizi güvenliğe almak
için çalışmalara başladı. İlk önce bütün camları sıkı sıkı kapattık. Daha
sonra evin dış kapısının sürgüsünü kapatmak istedik ama yıllardır
kullanılmayan sürgü dura dura pas tutmuş yerinden oynamıyordu. Çekiçle
keserle olan uğraşılarımız cevap vermedi. O zaman anneannemin aklına parlak
bir fikir geldi. Çatı yapımında kullanılan uzun ve en kalın sırıklardan
birini hep beraber içeri taşıdık. Dış kapının hemen karşısında mutfak kapısı
vardı sırığı bu iki kapının arasına sıkıştırdık evin içinde koskaca sırık
yere paralel bir şekilde duruyordu. Artık ne acıkıp mutfağa girebilirdik
nede sıkışıp tuvalete gidebilirdik değil törörist feriştah gelse bizim evin
kapısını açamazdı. Hepimiz tam yatmaya hazırlanıyorduk ki dışkapının hemen
yanındaki küçük pencere anneannemin dikkatini çekti. Pencere elle itilerek
açılıp kapanıyordu ne kilidi ne de kulbu vardı. Biz artık bu uğraşılardan
bıkmıştık ama anneannem töröristlerin bu küçücük pencereden
girebileceklerini düşünüyordu, o pencereden hiç kimsenin geçemeyeceği
teorisini çürütmek için evdeki en sıska kişi olan Toso’ ya pencereden
geçmesini söyledi en ince Afrikalı’yı aratmayacak olan Toso pencereden bir
yılan kıvraklığı ile geçebilmenin başarısını yaşarken anneannem töröristin
girebileceği bu yoluda kilitleme çabasına düşmüştü. Pencerenin çerçevesine
bir çivi çakıp yamultacak bununla pencerenin açılmasını önleyecekti. Üçüncü
çekiç darbesinin sarsıntısına dayanamayan küçük pencerenin camı,
kendisinden beklenmeyen bir gürültü ile parçalara ayrıldı. Çivi çakmanın
konsantiresinden pencere şangırtısı ile sıyrılan anneannem aynı zamanda
derin bir şoka girerek Hüsne yengeme bizimle yatması için daha çok
yalvarmaya başlamıştı.
Hüsne yengem tabiki bizimle yatmadı, anneannemde yatmadı yani
bizimle beraberdi ama, zavallı korkudan yatamamıştı oysa ben hayatımda bir
kere bile törörist görmediğimden ne kadar korksamda o küçük pencereden
töröristin gelmesini ne çok istemiştim.
Ertesigün köye gelenlerin törörist değil iki tane asker kaçağı
olduğunu öğrendik.
O zamanlar bir teröristin köye gelme ihtimalinden ürkmüştük. Şimdi
ise her an heryerden çıkabilme olasılığı ile yaşamaktayız.
Amerika’da kulelerin tepesine binme, İstanbul’da konsoloslukların
kapısında bitme, Rusya’ da küçücük çocukların önce okullarına sonrada
kabuslarına girme gibi olayları var.
Herşey benim hikayemdeki kadar küçük ve zararsız olabilseydi.
Küçük
ve zararsız. |